Piyasada Düzeni Sağlayan Nedir?
ÖZET:
Önemli Düşünür:
Adam Smith
(1723 - 1790
ÖNCE:
1714: Hollandalı hiciv ustası yazar
Bernard Mandeville, “arıların masalı”
isimli şiiriyle toplum yararını gözeterek yapılan aktivitelerin sonucunda
doğacak istenmeyen sonuçlara dikkat çeker.
1756:
İrlandalı bankacı
Richard Cantillon kendiliğinden düzen
in ilk versiyonunu anlatır
SONRA:
1874: Leon
Warlas arz ve talebin nasıl bir dengeye ulaştığını anlatır.
1945:
Avusturyalı ekonomist Friedrich Hayek piyasa ekonomilerinin etkin bir düzen
yarattığını savunur.
1950’ler: Kenneth Arrow ve Gerard Debreu
serbest piyasaların sosyal olarak en uygun koşulları doğurduğu piyasaları
tanımlar
|
Adam Smith’e göre Batı medeniyeti 18.yy’dan
önce toprağa bağlı bir medeniyetten ticaret toplumuna dönüşmesiyle büyük bir
devrime atıldı. Ortaçağ’da şehirler gelişti ve bu şehirler yollar sayesinde
yavaş yavaş birbirlerine bağlanmaya başladılar. Şehirlerde tarımsal üretim
azaldı ve insanlar tarımsal ürünleri kırsaldan temin etmeye başladı ve bu
pazarların oluşmasına neden oldu. Pazarlar satma, satın alma eylemleri
dışında tüm insanları geniş çaplı ticaretle tanıştırdı. Bilimsel yenilikler
yeni iş yapma yöntemleriyle birlikte güvenilir ölçü birimlerini ortaya
çıkardı. Bu sırada Avrupa şehir devletleri birleşerek büyük ulus devletleri
haline geldi. Yeni özgürlüğün tadını çıkaran halk artık sadece derebeyleri
için değil kendileri içinde alıp satmaya başladı.
Adam Smith tüm piyasayı hayranlıkla
inceliyor ve ortada emir veren bir otorite olmadan insanların diğer
bireylerin ihtiyaçlarını, kıtlık ya da israf yaşanmadan nasıl karşıladığını
anlamaya çalışıyordu. 1776’da yayınlanan “Ulusların
Zenginliği” adlı ünlü eseriyle bu soruların cevabını arıyordu. İnsanlar herhangi
bir otoritenin etkisi altında kalmadan – o
dönemde kilise, insanları aç gözlülük ve israf konusunda uyarıyordu, bireyler
kişisel çıkarlarını düşünmemeliydi - rekabet ve kazanma arzusu içindeyken
bile “niyetiyle ilgili olmadan görünmez bir el tarafından yönlendirilir” ve
farkında olmadan kendi çıkarları için toplumun çıkarına hareket etmiş olur
sonucuna vardı.
Laissez – faire ( serbest piyasa ) ekonomisi
“Kendiliğinden Düzen” denilen bu fikir
yeni değildi. İlk olarak 1714 yılında Hollandalı yazar Bernard Madeville
tarafından ileri sürülmüştür. Şiir, aynı kovanda yaşayan arıların,
“ahlaksızlıkları” yani kişisel çıkar gözeten davranışları bırakarak erdemli
olmaya çalışmalarını anlatıyordu fakat erdemli olmaya çalışan arılar kovanın
çökmesine neden oluyordu. Smith kişisel çıkarların kötü niyetli olmadığını
düşünüyordu. İnsanlar ticaret yaparken kendi durumlarını iyileştirmeye
çalışıyorlardı ona göre insanlar ahlaki kısıtlamalarla hareket eden ve
rekabette “adil oyun” prensibini
benimseyen sosyal varlıklardı.
Smith ticari hayata devletin müdahale
etmemesi gerektiğini, devletin sadece özel sektörün sunamadığı, savunma,
adalet, sağlık gibi kamusal malların sağlanmasında görev alması gerektiğini
düşünüyordu. Bu fikirleri Avrupa da birçok destekçi buldu. Fransız yazar
Pierre de Boisguilbert, laisse faire
la nature (doğayı rahat bırak) diyerek aslında devlete ticareti
rahat bırak demeye çalışıyordu. Laissez-faire kalıbı bugün ticarette en az
devlet müdahalesini savunmak için kullanılıyor.
Smith in fikirlerine karşı düşünenlerde
vardı, bunlardan biri İngiliz Filozof Thomas Hobbes’tu ona göre otorite
eksikliğinde insan hayatı “edepsiz, kısa ve yabani” olacaktı. Thomas Malthus
ise toplumun bir kısmının zenginleşeceğini ve kitlesel açlıklar yaşanacağını
ileri sürdü. Karl Marx ise bu sistemin devrime yol açacağını savundu. Smith,
toplumu tamamen fonksiyonel ve hayali bir makine gibi kusursuz işleyen bir
yapı, ekonominin tümünü ise başarılı bir sistem olarak görüyordu. Kitabında
piyasanın görünmez elinden sadece bir kere bahsediyordu ancak varlığı
sıklıkla hissediliyordu. Smith kitabında “tam özgürlük” sisteminin nasıl
olumlu sonuçlar yaratacağını da açıkladı. Eğer bir ürüne talep varsa bu
ürünün fiyatı artacaktır, artan fiyatlar üretici için daha fazla kar etme
olanağı yaratacak ve bu para kazanma fırsatını
|
gören başka girişimcilerin bu sektöre girmesine neden olacaktır.
Smith in bu düşüncesi zamana yenilmedi ve hala geçerliliğini koruyor. Toplumda bilginin Kullanımı başlıklı çalışmasında Avusturyalı ekonomist Friedrich Hayek fiyatların bireylerin bilgi ve isteklerine göre nasıl değiştiğini ve bunun piyasada talep ve arz edilen miktarları nasıl değiştirdiğini gösterdi. Hayek ayrıca bir merkezi planlamacının bu kadar çok bilgiyi bir araya getiremeyeceğini ifade ediyordu. Uzmanlar Komünizm ile yönetilen devletlerdeki açlık gibi sorunların bir nedeninin de bu olduğunu düşünüyor.
Adil fiyat teorisi
Smith serbest piyasanın Adil fiyatlar oluşturacağını
inanıyordu. Sebze üreten çiftçi, toprağın doğal kirasını (toprağı kiraya
verse kazanacağı parayı), üretim için harcanan sermayenin doğal karını
(üretim için tohum ve ekipman almak yerine bu parayı borç vererek
kazanabileceği faiz karı) ve işçilik ücretini geri kazanması gerekiyordu,
eğer satıcı çok fazla kar koyarsa alıcı gider başka yerden mal alır satıcı
müşteriyi kaçırmamak için piyasa fiyatının üzerinde satış yapamaz, Bazen
kıtlık zamanlarında fiyatlar artar fakat yukarıda anlatıldığı gibi yüksek
karı gören yeni girişimciler sektöre girer ve piyasaya mal sevk ederler
piyasada mal fazlalaşınca fiyatlar düşer. Diğer açıdan piyasada bir mala olan
talep azalırsa fiyatlar düşer ve işletmeler işçilere daha az ücret öder, ama
başka bir sektörde büyüme yaşanırsa işçi çekebilmek için yüksek ücret
önerirler Smith, uzun vadede piyasa ve
doğal fiyatların aynı olacağını
düşünüyordu. Modern uzmanlar bu duruma denge
adını verdiler.
|
Ancak hikaye burada bitmedi, ikinci dünya savaşı sonrasında laissez-faire –bırakınız yapsınlar- politikası kış uykusundaydı. 1970’li yıllara gelindiğinde kısıtlı devlet müdahalesini savunan Keynesçi politikalar iflas etmeye başladığında laissez-faire fikri tekrar gündeme geldi. Keynesciler piyasanın gücüne inanıyorlardı fakat piyasanın en verimli şekilde işlemesi için biraz dürtülmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorlardı.
Serbest piyasa yaklaşımı –laissez-faire- rasyonelliğin rolü ve rasyonel beklentilere dayanan 1960 ve 1970’lerin teorilerinden büyük destek gördü. Kısıtlı devlet müdahalesini savunan keynesci politikalar gözden düşmeye başladı. Yeni klasik ekonomistler; serbest piyasada, bireylerin devletin ekonomiye yapacağı müdahaleyi önceden tahmin ederek pozisyon alacağını ve devlet müdahalesinin işe yaramayacağını savunuyorlar.
Görünmez el piyasaya düzen getirir |
Yorumlar
Yorum Gönder